Popüler Ne Demektir?
Sitemizde kültürle ilgili birkaç makale bulunmaktadır. Bu kez gene kültürle doğrudan ilişkili olan ve günümüzde sık kullanılan “popüler kültür” kavramını ele alarak inceleyip irdelemek istiyoruz. Popüler kültür kavramı, 1950’lerde gerçekleşen İletişim-Bilişim Devrimi’nden sonra medyanın çok öne çıkması ile güncel hâle gelmiş ve sosyokültürel yaşamda bu kavramın yaygın olarak kullanılması sosyologların hayli dikkatini çekmiştir. Acaba popüler kültür postmodernizm ve küreselleşme gibi süreçlere bağlı olarak yeni ve evrensel bir kültürel gelişim aşamasını mı ifade etmektedir? Bu bir alt kültür müdür? Yeni kuşakların oluşturduğu bir kültür müdür? Geçici midir, acaba bunun kalıcı boyutları da var mıdır? Bunda evrensel özellikler mi, yerel-ulusal özellikler mi ağır basmaktadır? Yoksa popüler kültür bir kültürel bozulmayı mı ifade etmektedir? Bunlara benzer sorular ve cevapları yoğun olarak tartışılmıştır; hâlen de tartışılmaktadır.
Sağlam bir teorik zemin meydana getirebilmek açısından bu kavramın sözcük anlamı ve etimolojisi üzerinde biraz durmak istiyoruz. Popüler sözcüğü Latince halk demek olan “populus”tan geliyor. Ondan türetilen “popularitas” halk tarafından tanınan, tutulan, beğenilen, kişiler, varlık ve olaylar için kullanılıyor (Foulquié, 1994: 398). Latince kaynaklı olan bu sözcük bütün Batı dillerine intikal ederek günümüze kadar ulaşmıştır. Buradan türetilen popüler (populaire), popülist (halka şirin görünen, halk tarafından alkışlanmak isteyen kişi), popülerlik (popülarite, kendini halka sevdirmişlik durumu), popülizm (halka yaranmak isteyen tutum, halk dalkavukluğu) gibi sözcükler yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Gene benzer bir kavram olarak popülasyon (population) insan kalabalığı, nüfus, topluluk anlamını taşır. Larousse’a göre Roma tarihinde “populares” halktan olanlar anlamını taşıyor dolayısıyla bu kavram halka yani çok sayıda kişiye yönelik, halkın kültür düzeyinin en düşük kesiminin zevklerine uygun olan her şey için kullanılmıştır (Büyük Larousse, 1986: 9508). Bu anlamda populares ayak takımını, avamı da ifade etmektedir (Fransızca populace). “Pop”sözcüğünün de İngilizce’de çok çeşitli anlamları bulunmaktadır. Ancak popüler sözcüğü 1860’lardan itibaren kısaltılarak “pop” şeklinde kullanılmaya başlamıştır. Özetle bugün popüler kavramı toplumun somut olarak yaşayan kesimi yani halk tarafından beğenilen, onun zevkine uygun düşen, halka mal olmuş, kitlelerce tercih edilen her şey için kullanılmaktadır: Popüler müzik, popüler sanatçı, politikacı, sporcu, şiir, giyim şekli, yemek, düşünce akımı, film, meslek vs.
İki Ayrı Bakış
Popüler kavramını açıklarken iki bakış açısının ortaya çıktığını görüyoruz. Bunlardan birinci bakış açısını öne sürenler popüler kültüre genel olarak negatif yaklaşmaktadırlar. Onlar bu kavramı daha çok siyasal, ideolojik bir sistemin aracı olarak görmekte, kitle kültürü ile birlikte ele almakta ve onlara göre popüler kültür baskıcı ve sömürücü sosyoekonomik ve sosyopolitik sistemin değirmenine su taşımaktadır. Kitle kültürü dünyaya egemen olan ekonomik, politik hatta ideolojik sistemin doğal bir uzantısıdır. Bu görüşe göre dünyadaki sömürücü kapitalist sistemin üretim, piyasa, pazarlama, tüketim anlayışı günümüzün popüler kültürünü biçimlendirmekte dolayısıyla her şey (kültür dâhil) piyasaya, pazara göre belirlenmektedir. Bu sosyoekonomik mekanizma ve onun güdümündeki moda insanların günlük tercihlerini, neyi beğenip beğenmeyeceklerini tayin etmektedir. Dolayısıyla bu ticari ve tüketime dönük bir kültürdür. Bir markalar kültürüdür. Bu bakımdan söz konusu ekonomik mekanizma temel ihtiyaçları geri plana itmenin, çarpıtmanın yanında yapay ihtiyaçlar da yaratarak üretimi bu ihtiyaçlara göre yönlendirmektedir. Bu sadece tüketime dönük olan, yaratma ve üretmeye yönelmeyen, onları içermeyen ticari bir kültürdür. Onun için bu kavram tüketim toplumu ile de yakından ilgilidir. Sanayileşme bir noktadan sonra hızlı bir tüketim toplumu yaratmıştır. Dolayısıyla bu sistem içinde üretim-tüketim ilişkisini, dengesini kurup bu mekanizmayı kontrol altında tutan büyük sermayedarlar, sanayiciler, şirketler sürekli tüketimi pompalamakta, suni tüketim alışkanlıkları yaratmaktadırlar Bu kesimler en çok da medyayı, reklamları, popüler kültürün (aynı zamanda kitle kültürü) yarattığı sosyal ilişkileri, alışkanlıkları kullanmaktadırlar. “Halk bunu istiyor” diyerek gereksiz mallar üretmekte, bir israf ekonomisi oluşturmaktadırlar. Özetle tüketim toplumu gerçekçi ve sağlıklı olmayan bir tüketim kültürü yaratmıştır. Böylece bu kültür toplumda sınırlı kesimlere, gruplara daha doğrusu evrensel düzeyde dünyaya egemen durumda olan kapitalizme hizmet etmektedir.
Kahraman (2003), popüler kültürle kitle kültürünü birbirinden ayırmaktadır. Ona göre kitle kültürü, popüler kültürün sanayileşmiş hâlidir. Bu, yukarıda bahsettiğimiz gibi tüketime yönelen bir kültürdür. Kahraman, popüler kültürden çok kitle kültürünün zararlarına değinmektedir. Örneğin kitle kültürü kitlelerin özgürleşmesini sağlamaz, onları geliştirmez. Hatta kitle kültürü, şiddeti, faşizmi besler, kitleleri geçici mutluluk hapları gibi uyutur, onların sağlıklı düşünmelerini, toplumsal gerçekleri görmelerini engeller. Bu, insanlarda gereksiz, aşırı tutkular, alışkanlıklar yaratılarak sağlanır; futbol tutkusu, eğlence tutkusu gibi. Popüler kültür önce tasarlanan, sonra biçimlendirilen, arkasından da topluma giydirilen bir kültürdür. Bu kültür İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sistematize olmuş ve 1960’lardan sonra da büyük bir sıçrama yapmıştır. Kitle kültürü aynı zamanda bir magazin kültürüdür. Kahraman, Türkiye’nin de bu kültürün yoğun bir şekilde etkisinde bulunduğunu vurgulamaktadır (Kahraman, 2003).
Bize göre ikinci bakış açısı ise daha nesnel ve sosyolojik öğeleri içermektedir. Önce bazı sosyolojik tespitleri yapmamız lazım. Uygarlık tarihi açısından popüler kültür sözcüğü, kavramı yeni sayılsa da, aslında her dönem ve toplumda o dönemin sosyal yaşamına, yapısına, özelliklerine uygun bir popüler kültürden bahsetmek mümkündür. Çünkü belirli bir zaman diliminde yaşayan halkın öne çıkardığı kültürel öğelerin (kaynağı, niteliği, türü ne olursa olsun) tümü o toplumun kültürüne katılıp, sürekli hâle gelmez. Bunların çoğu herkes tarafından önemsenmez, yaygınlık, genellik kazanmaz, bir ayıklanma süreci geçirir dolayısıyla bunlar unutulur gider. Halk bu kültür öğelerini bir elekten geçirir. Unutulmayanlar, toplumsal bilinçte, duygularda iz bırakanlar ilgili toplumun kültürüne eklenir ve devamlılık kazanır. Yapılan bir kültür tanımı da bu açıklamaya uygun düşmektedir: “Kültür her şey unutulduktan sonra insan zihninde, toplumda kalan değerlerden ibarettir”. Örneğin Türkiye’de Tanzimat ve II. Meşrutiyet dönemlerinin, o günkü şartların yarattığı popüler kültüründen bahsedebiliriz. Bu bakımlardan popüler kültür sadece bir döneme ve topluma ilişkin bir kültür olgusu değildir. Günümüzün popüler kültürünü yaratan yukarıda da bir ölçüde değindiğimiz gibi, sanayileşme ve kentleşme ile birlikte İletişim-Bilişim Devrimi’dir. Özellikle bu devrim evrensel düzeyde olmak üzere, çok hızlı değişen, etkilenen, hareketli, her şeyi içeren, sansürsüz, sanal bir kültür havuzu meydana getirmiştir. Söz konusu devrim her nesneyi, olayı, bilgiyi, düşünceyi medyatikleştirmiş, sloganlaştırmış, basitleştirmiş ve onların tablet haline getirilerek taşınmasını, ifade edilmesini, yayılmasını, hazmedilmesini kolaylaştırmıştır. Popüler kültür, beğenilsin beğenilmesin sosyolojik bir olgu olarak gündeme gelmiş ve kendini kabul ettirmiştir. Elbette bunun hem olumlu hem de olumsuz yanları vardır. Bu kültürün maddi zeminini çağdaş teknoloji ve iletişim araçları, süreçleri, internet teknolojisi oluşturmuştur. Dolayısıyla buna sosyolojik bir vaka, gerçek olarak bakmak, nasıl doğduğunu, ne getirip ne götürdüğünü, toplumsal etkilerini, sonuçlarını nesnel olarak tartışmak, analiz etmek gerekmektedir. Bu, aynı zamanda bilgi toplumunun temel özelliklerinden birini işaret eder. Küreselleşme, postmodernizm, çok kültürlülük ve kültürlerarası etkileşim süreçleri ile de yakından ilgilidir. Modern bilim ve teknolojinin ürünü olan İletişim Devrimi ile bilgi toplumu aşamalarının neden olduğu ve birçok farklı unsurları, nitelikleri içeren yeni bir kültürel oluşumdur. İletişim Devrimi’nin en etkili iletişim araçları ise elektronik endüstrisine bağlı olarak üretilen televizyon, internet teknolojisi ve cep telefonlarıdır.
Popüler Kültürün Temel Nitelikleri
Günümüzdeki popüler kültürle ilgili temel tespitler ve özellikler olarak söyleyebiliriz ki bu kültür teknolojik imkânlardan dolayı görselliği, medyanın işlevini, etkisini, kültürün sözel boyutunu fazla öne çıkaran bir kültürdür. Bu, yazmaktan, yazılı olmaktan, okumaktan çok âdeta bir konuşma kültürüdür. Burada sözel öğeler, dolayısıyla söylentiler de önemli bir yer tutmaktadır. Onun için düşünce öğesi oldukça zayıf olan, derinliği olmayan, sığ bir kültürdür. Bu kültürde moda da çok etkindir ve bu ortamda her şey hemen moda hâline dönüşmektedir. Hızla gelişir, yayılır ve aynı hızla kaybolur gider, kısa ömürlüdür. Birçok kültür öğesi saman alevi ve şişirilmiş balon gibi belirir ve kısa süre içinde söner, yok olur. Çabuk kullanılır, hızlı tüketilir. Onun için popüler kültürü iğreti bir kültür olarak da tanımlamak mümkündür. Burada içerik değil görüntü, ambalaj önemlidir. Dolayısıyla söz konusu mesajın, bilginin, düşüncenin gerçeği ifade edip etmediği de pek önemli değildir, bu öğelerin eğlencelik kabilinden insanlara hoş vakit geçirmesi, “geyik muhabbeti” yapmaya vesile olması, insanları yormadan eğlendirmesi önemlidir. Popüler kültür ortamı her türlü düşüncenin, akımın şarlatanlarını, kışkırtıcılarını, demagoglarını da besler, onlara bir yaşam alanı yaratır, onların etkinliklerini artırır. Bu kültürde özgür davranışlar, eylemler asıldır, geleneksel kurallara, değerlere pek aldırış edilmez. Onun için bir anlamda tabuları da yıkan bir kültürdür. Bu bağlamda cinselliğe çok geniş olarak yer verilir. Cinsel fıkralar, giyim kuşamda, konuşma ve sohbetlerde cinsel serbestlik, rahatlık dikkati çeker. Bu nedenle giderek sosyal hayatta kadını öne çıkaran bir anlayış önem kazanmıştır. İnternet teknolojisine bağlı olarak çok geniş, özgür ve etkili bir sanal iletişim-kültür ortamı yaratılmış olup, insan ve toplum yaşamı ile ilgili (politika dâhil) tüm gizlilikler, sırlar ortaya dökülmüş, güzel-çirkin, iyi-kötü, doğru-yanlış her şey gündeme taşınmış, konuşulur olmuştur. Bireylerin ve toplumun bütün kirli çamaşırları ortalığa saçılmıştır. Bu aynı zamanda bir “ünlüler” kültürüdür. Çünkü medya sürekli ve her alanda ünlüler, örneğin popüler sanatçılar üretmekte, ardından kahramanları bu ünlüler olan hikâyeler, maceralar, ilişkiler yaratarak bunlarla tüm insanları meşgul etmekte, toplumun gündemini belirlemektedir. Daha sonra bu ünlüler birer rol model hâline gelmekte ve özellikle gençlerde bu kimselere karşı çok yaygın, yoğun bir özenti, züppece davranışlar gözlenmektedir. Reklam sektörü de popüler kültürün yayılıp yerleşmesinde, benimsenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu noktada yazılı ve görsel medyanın gücü o kadar artmıştır ki medya isterse bir kimseyi kısa zamanda ünlendirmekte, isterse aynı sürede batırmakta, toplumun nazarında itibarsızlaştırmaktadır. Savaşlar dâhil her şey herkesin gözü önünde cereyan etmekte, izlenmekte böylece şeffaf bir kültür de oluşturulmaktadır. Öte yandan medyanın bu ölçüde etkili olması ve uluslararası düzeyde çok güçlü finans kurumlarının, şirketlerin meydana gelmesi sosyal ve siyasal alanda söz konusu odakların, örgütlerin, tüm iletişim imkânlarını, araçlarını kullanarak güdümlü sosyal hareketler oluşturmaları gündeme gelmiş dolayısıyla bir “komplo teorileri kültürü” de yaratılmış olmaktadır. Komplo teorileri artık popüler kültürün bir parçası olmuştur. Ama aynı zamanda popüler kültür insanları yoğun bilgilenmeyi, düşünmeyi (tefekkür) gerektiren davranışlardan uzaklaştırmaktadır.
Anlaşılmaktadır ki popüler kültürün hem pozitif, faydalı hem de negatif yönleri söz konusudur. Bu, yukarıda da değinildiği gibi, teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmelerin ürettiği kaçınılmaz bir kültürel vakadır. Bu kültür olgusunu yaratan ana faktör olarak İletişim Devrimi toplumlarda sınıfsal, sosyal farklılaşmaları, statüleri yumuşatmış, geleneksel duvarları yıkmış, böylece eşitliğin sağlanmasına olumlu katkı yapmıştır. Bu bakımdan popüler kültür de insan hak ve özgürlüklerinin yaygınlaşmasında, demokratikleşmede dolaylı da olsa olumlu rol oynamıştır. Bu sayede kültür üst sınıfların yarattığı ve yararlandığı bir sosyal yapı olmaktan çıkarak her kesimden insanın, tüm halk tabakalarının istifade ettiği bir toplumsal ürün hâline gelmiştir. Bu şekilde popüler kültürün oluşması ve yaygınlaşması sosyal bütünleşmenin sağlanmasını da kolaylaştırmıştır. Kültür ihtiyaçlardan doğar. Dolayısıyla popüler kültür büyük ölçüde halk kitlelerinin talepleri doğrultusunda oluşan bir kültürdür. Toplumdaki tüm kimlikler bu kültürün oluşumuna katılmakta, ona ortak olmaktadırlar. Bu kültürün seviyesi, sanatsal değeri tartışılabilir. Ancak bu kültür her kesimden insanın duygu ve düşüncelerinin ifadesine imkân tanımaktadır. İletişim Devrimi ve onun türevi olan popüler kültür örneğin bir sade vatandaş ile bir devlet başkanının internet yolu ile aracısız ve kolayca iletişim kurmasının yolunu açmıştır. Bu, çok önemli bir sosyal, siyasal ve kültürel gelişmedir; çünkü toplumlarda birçok dönüşümü birden başlatıp gerçekleştirebilir. Popüler kültür belirtilen nedenlerle kültürel elitizmi de yıkmaktadır.
Öte yandan popüler kültür birçok bakımlardan olumsuz sonuçlar da üretmekte dolayısıyla eleştirilmektedir. Bunların bir kısmına yukarıda değinilmiştir. Gerçekten bu, incelmiş, işlenmiş, süzülmüş bir kültür değildir. Aslında bu durum sosyolojik işleyiş ve evrim açısından çok doğaldır, yadırganmaması gerekir. Ancak bugünkü zaman diliminin teknolojik ve sosyoekonomik niteliklerinden dolayı popüler kültürün kendine özgü renklerinin, biçimlerinin olması da gayet normaldir. Günümüz popüler kültür içinde özellikle kitle kültürü hâline gelen boyutu totaliter eğilimler, şiddet içermekte, çoğu noktada argo ve bir ölçüde küfrü de içermesi bakımından kabalaşan, estetik kaygılara pek aldırmayan bir kültür olarak kendini göstermektedir. Stadyumlarda küfür de kitlesel bir hâl almıştır. Derinliği olmadığı için insanlara çok yüzeysel, hatta ortalamanın altında sosyal davranışlar telkin etmekte, bedensel, fizyolojik güdüleri öne çıkaran bir sosyal yaşamı gündeme getirmektedir. Bu yönleriyle bazı kesimlerde, sosyal ve kültürel bozulmaya, çözülmeye yol açıyor düşüncesiyle ciddi kaygıların doğmasına sebep olmaktadır. Rahat, düzeysiz, bir anlamda sorumsuz sayılabilecek bir yaşamı öne çıkarması, geleceği, büyük idealleri dışlamış olması bakımlarından da yetişkin kuşaklarda birtakım kaygı ve güvensizliklerin, geleceğe ilişkin karamsar duyguların oluşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla bu kültürde artık büyük, kapsamlı teorilerin, insanları cezbeden duygusal yoğunluğu fazla ideolojilerin yeri yoktur. Düşünmek değil, yaşamak, kuram değil uygulama önemlidir. Bu kültürün pompaladığı tüketim çılgınlığı sosyal ve ekonomik yaşam ölçütleri bakımından geleceğe dönük olarak kendi içinde çok önemli çelişkiler, sorunlar da içermektedir. Aşırı tüketim doğanın dengesini bozmakta, çözümü güç ekolojik sorunlar yaratmaktadır.
Türkiye’deki Durum
Türkiye’de Oskay, Kahraman gibi sosyal bilimciler popüler kültür konusunu incelemişler ve bu sosyal olgu ile ilgili makaleler, kitaplar yazmışlardır. Yukarıda biraz değinildiği gibi Türkiye popüler kültürü tüm boyutları ve nitelikleri ile yoğun olarak yaşamaktadır. Hatta bu kültürü yaratan teknolojik ve ekonomik araçlar, mekanizmalar, örgütlenme ve kavramlar Batı’dan intikal ettiği için bizdeki popüler kültür daha problematiktir. Örneğin iletişim araçlarının kullanımı (cep telefonu gibi) bizde daha görgüsüzcedir. Maddi olsun manevi olsun bu yeni kültürel öğeleri henüz tam hazmedememişizdir. Bu durumun yarattığı bir yapmacıklık, züppelik bütün günlük davranışlarımızda gözlenmektedir. Kitle ve tüketim kültürünün getirdiği tüm çelişik, abartılı, özentili, samimiyetsiz davranışlar sosyal yaşantımızın her alanını kaplamış durumdadır. Ancak popüler kültür bu olumsuz görüntüye rağmen kaçınılmaz bir kültürel aşama olarak bizi etkilemekte, yeni kültürel değerler oluşturma fırsatı da vermekte ve bizi dönüştürmektedir. Çünkü insanı ve toplumu değiştiren en önemli faktör bilgi ve teknolojidir. Bu, kültürel ortamda iletişimin çok hızlı ve yoğun olması her türlü bilgi, düşünce ve duygunun bireyler arasında hızla yayılması ve sosyal etkileşimin artması demektir. Toplumdaki hızlı değişmeyi sağlayan söz konusu mekanizmadır. Değişmenin baş döndürücü bir hızla gerçekleştiği bir ortamda diyalektik olarak hem olumlu hem de olumsuz öğelerin bir arada bulunması doğaldır. Olumsuzlukların çoğu yeni toplumsal aşamaya uyum sorunlarıdır.
Türkiye’deki popüler müzik kültürünün ortaya çıkışı ve evrimini ele alarak teorik düzeyde yapılan analizi bir örnekle temellendirmek istiyoruz. Böylece en azından Türkiye’de popüler kültürün oluşmasını, olumlu ve olumsuz yönlerini, ürettiği sonuçları daha açık biçimde göz önüne sermiş olacağız. Ortalama bir tarih olarak söylersek 1960’lara kadar bizim müzik kültürümüzün iki ana formu vardı: Klasik Türk Müziği ki Türk Sanat Müziği de denir ve genel olarak şarkılardan oluşur. İkincisi de Türk Halk Müziği, bunu da türküler meydana getirir.1960’lı yıllardan itibaren Ajda Pekkan, Erol Büyükburç, Berkant gibi sanatçılar Batı kökenli yabancı şarkılar (İngilizce, Fransızca, İspanyolca gibi) söylüyorlardı. Bir süre sonra Fecri Ebcioğlu Adamo isimli Fransız şarkıcısının bir şarkısını, melodisini değiştirmeden. “Her Yerde Kar Var” adı ile Türkçe seslendirdi. Bu şarkı halk arasında tuttu ve çoğu kimse bunu söylemeye başladı, radyoda da sıkça çalınır oldu. Bunu gören diğer şarkıcılar da aynı yolu izlediler ve böylece, daha çok Batı enstrümanlarının kullanıldığı “Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği” ortaya çıktı. Daha sonra kısa bir süre bu parçalar için “Aranjman” kavramı da kullanıldı. Arkasından aynı akım içinde yer alanlardan Barış Manço gibi sanatçılar bir adım daha ileriye giderek, hem sözleri Türkçe olan hem de melodik yapısı Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği’nden beslenen, onlardan öğeler içeren şarkılar söylemeye başladılar. Bu yeni müzik türünü halk beğendi ve bu tarz hızla yayıldı. Sonuçta 1970’li ve 80’li yıllarda Türkiye’de yeni bir müzik türü olarak “Türk Pop Müziği” müzik kültürümüz içinde yerini almış oldu.
Bu tarz bir kültürel sürece sosyoloji ve sosyal antropolojide “kültürlenme” (culturation) denmektedir (Güvenç, 1984: 131). Burada iki farklı kültür, kültürel yayılmaya bağlı olarak karşılaşmakta, bir kültürel etkileşim yaşanmakta (kültürleşme) sonunda iki kültürde olmayan yeni bir kültür öğesi ortaya çıkmaktadır. Bizdeki pop müziğin oluşumu kültürlenme sürecine çok iyi bir örnek teşkil etmektedir. Ama aynı zamanda bazı pop müziği parçaları var ki, “Bandıra bandıra ye beni”, “Lambaya püf de! Ah deme of de!”, “İşte kapı, işte sapı!” gibi bunlar da bir süre her yerde söylenip çalınıyor, halkın dilinden düşmüyor. Ancak son elli yıllık süre de göstermiştir ki, bunların ömrü çok kısa oluyor; ama söz yapısı ve içeriği, ama melodik yapısı yüzünden bir süre sonra bunlar unutuluyor, halkın hafızasından siliniyor. Pop müziği parçalarının bazıları da (örneğin Sezen Aksu’nun bazı şarkıları) klasikleşip Türk müziğine dâhil edilmeye aday durumundadırlar. Bu noktada ayrıca belirtmek gerekir ki Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Hakkı Bulut, Selami Şahin gibi sanatçıların temsil ettiği (gene 1960’lardan sonra) ve adına “Arabesk” denilen müzik türünü de popüler müzik çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. Bunların dışında çeşitli sanatçıların icra ettikleri ve “Özgün müzik” diye adlandırılan tarzı da gene popüler müzik kapsamına alabiliriz.
Kültür bir halkın yaşama biçimi olduğu için, popüler kültürün içine halkın günlük yaşamının her boyutu girmektedir. Yani popüler kültürün, başlangıçta da belirtildiği gibi müziğin dışında dilde (özellikle konuşma biçimlerinde ve bazı sözcüklerin, kavramların kullanımında olmak üzere), yeme içmede, giyim kuşamda, eğlence biçimlerinde ve insan ilişkileri ile ilgili her konuda oluşan sosyal alışkanlık ve davranışlarda gözlenmesi mümkündür. Sonuç olarak bu olguyu sosyolojik açıdan değerlendirmek gereği vardır. Ona iyidir-kötüdür, güzeldir-çirkindir şeklinde değer yargıları ve duygularla yaklaşmak pek doğru değildir. Bu sosyokültürel bir süreçtir toplumun duygu ve düşünce dünyasında yer eden, zamanla göreneklere (âdetlere) katılan kültür öğeleri yaşama şansına kavuşacak, diğerleri ise elenip, unutulacaktır. Beğensek de beğenmesek de bu tarz bir kültür sosyokültürel evrim içinde yerini almış durumdadır.
Kaynaklar
Büyük Larousse, Cilt 15, Gelişim Yayınları, İstanbul, 1986.
Foulquié, Paul, Pedagoji Sözlüğü, Çeviren, Cenap Karakaya, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1994.
Güvenç, Bozkurt, İnsan ve Kültür, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984.
Kahraman, Hasan Bülent, Kitle Kültürü ve Kitlelerin Afyonu, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2003.