Toplumsal Dinamik

Arşivler


Kategoriler


Meta


12 Haziran 2011 Seçimleri Üzerine

Yrd. Doç. Dr. Aydın YakaYrd. Doç. Dr. Aydın Yaka

Bir sosyal bilim olarak sosyolojide en önemli güçlük, incelenen olgunun, varlığın ele alınması ve kavranmasındaki zorluktur. Yani milyonlarca insandan oluşan bütünsel toplumların gözlenebilmesi ve bu toplumlarda meydana gelen olayların, değişmelerin ölçülebilmesindeki güçlüktür. Ancak günümüzde geliştirilen anket teknikleri, istatistiksel araçlar ve hesaplamalar sosyologlara bazı kolaylıklar sağlamaktadır. Ayrıca bazı siyasal olaylar toplumun nabzını tutmada, onu anlama ve kavramada sosyal bilimcilere büyük imkânlar sunmaktadır. Bunların başında da çağımızın demokratik toplumlarında belli aralıklarla yapılan özgür genel siyasi seçimler gelmektedir.

Bu tür seçimler esas olarak seçmenlerin yönetim ve yöneticilerle ilgili siyasi tercihlerinin rengini, doğrultusunu ortaya çıkarır ve yasama-yürütme işlevini yapacak kişi ve kurulların belirlenmesini sağlar. Böylesine kapsamlı olan siyasi seçimler bireylerin, vatandaşların birçok konudaki istek, eğilim ve görüşlerinin saptanması bakımından çok anlamlı ve önemlidir. Çünkü seçmenin önüne çıkan siyasi partilerin parlamento adayları siyasi düşüncelerle birlikte ekonomi, iç ve dış politika, ideoloji, din, kültür, eğitim ve sağlık gibi konulardaki düşünce ve tavırlarını da sergilemek durumundadırlar. Dolayısıyla seçmenlerin toplumun belirtilen konu ve sorunlarla ilgili yargıları, kanaatleri de öğrenilmiş olmaktadır. Bu nedenlerle seçimler çok önemli bir “toplumsal ölçme aracı” sayılmakta, enine boyuna analiz edilmekte, sosyal bilimcilere değerli veriler sunmaktadır.

Biz burada 12 Haziran 2011 Milletvekili seçimlerini değerlendirirken konuyu sadece siyasi partiler ve onların aldıkları oy oranları açısından ele almayacağız. Bu seçimleri daha genel olarak, makro düzeyde olmak üzere Türkiye’deki siyasal modernleşme dolayısıyla demokrasi kültürünün gelişmesi bakımından değerlendireceğiz. Olaya böylesine geniş bir açıdan bakarken bu seçimlerin dikkat çeken bazı özelliklerini vurgulamak, çıkarılabilecek dersleri ve sorunları belirlemek istiyoruz. Şimdi bunları maddeler hâlinde sıralayalım:

1. Tüm karamsar ve küçümseyici düşüncelere, eleştirilere rağmen Türkiye’de demokrasi yerleşiyor, kökleşiyor ve ilerliyor. Türk halkının demokratik görgüsü, olgunluğu artıyor. Bu aynı zamanda demokrasinin temel değerleri olan özgürlük, eşitlik, tolerans, diyalog, tartışma, uzlaşma, farklılıklara saygılı davranma ve empatinin geliştiğini gösterir. Örneğin 1950’den 2011’e doğru siyasi bir çizgi çizilirse bu olgunluğun, gelişmenin çok net olarak gerçekleştiği, anlaşılır. Somut bireysel ve toplumsal olgular, davranışlar bunu göstermektedir. Bu gelişmeler toplumumuz hakkında çağdaşlık ve demokrasi bakımından iyimser olmamızı sağlayan önemli nedenlerdir.

2. Demokrasiyi sınırlı bir kadro, belirli bir toplum tabakası değil, doğrudan doğruya geniş halk yığınları, sosyal sınıflar yaşatır. Türk toplumunda artık demokrasiye sahip çıkan, onu yaşatmak isteyen ve demokrasinin getirdiği nimetlerin farkında olan, onlardan yararlanan bir burjuva sınıfı ve orta sınıf meydana gelmiştir. Türkiye’deki işçiler, işverenler ve onların örgütleri olan (rengi ne olursa olsun) sendikalar, odalar da demokrasiden yana tavır koymaktadırlar. Seçimlere katılım % 87 olmuştur; bu durum halkın siyasetle yakından ilgilendiğini, rejime, oyuna sahip çıktığını gösterir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yapılan özgür seçimlerle kıyaslandığında (bazı totaliter ülkelerde halka sopa gösterilerek yapılan seçimler hariç) bu çok yüksek bir orandır. Halkın seçimlere ilgi duyması ve bir zorlama olmadan kendi iradesi ile sandığa koşup oy vermesi demokrasimiz açısından son derece önemli bir olaydır. Dolayısıyla artık demokrasi dışı tavırlar, örgütlenmeler, düşünceler toplumda genel olarak kabul görmemektedir. Tüm bu siyasal ve kültürel tutumlar, ilerlemeler sevindirici hususlar olarak zikredilebilir.

3. İkinci maddede belirtilen konuya ilave ve onu pekiştiren bir nokta olarak belirtmek gerekir ki artık bu tür genel seçimlerde büyük olaylar, şiddet görülmemekte, seçimler çok büyük bir olgunluk içinde geçmektedir. Seçimler oldukça şeffaf, özgür ortamda gerçekleşmekte, ciddi seçim hilelerine başvurulmamaktadır. Ayrıca devletçe çağdaş teknik araçlar, mekanizmalar da kullanılarak sandıklara atılan oylar birkaç saat içinde değerlendirilmekte ve en azından gayri resmi olarak seçim sonuçları kısa sürede açıklanabilmektedir. Bu da hem teknik hem de sosyal ve örgütsel olgunluğun ilerlediğini gösteren önemli bir kriterdir.

4. Halk artık siyasal tercih yaparken eskiye göre daha pragmatik, rasyonel ve gerçekçi davranmakta, siyasi partilere, ideolojilere körü körüne bir bağlılık göstermemekte, somut, uygulanabilir projelere, hizmetlere göre oy kullanmaktadır. Halk, soyut ve teorik yanı ağır basan ideolojik, politik konulara, tartışmalara itibar etmemekte kendisi için işlevsel olan politikaları, düşünceleri ve eylemleri öne almakta, bunları değerlendirerek oy vermektedir. Türk seçmeni artık “oy”un işlevini, anlam ve değerini de kavramıştır, ona sahip çıkmaktadır ve bunu politik bir araç olarak da kullanmaktadır. Seçmenin bunu öğrenmiş olması demokrasi ve siyasi modernleşme açısından çok önemli bir gelişmedir.

5. Bu seçimlerde halk siyasi parçalanmaya izin vermemiş, siyasi bütünleşmeyi öne çıkarmak istemiş, “yöneten bir demokrasi”yi tercih etmiştir. Fikir kulübü niteliğinde olan marjinal partilere yüz vermemiş, bu tür partileri âdeta tasfiye etmiştir. Halk darbeler yüzünden dağılmış parçalanmış siyasi yapıyı toparlayarak, bu yapının merkez ve merkezin iki yanında odaklanmasını sağlamıştır. Artık merkeze oturan ve değişik akımları kendi bünyesinde birleştiren bir partiyi (AKP) yukarıda belirtilen özelliklerden, misyon ve vizyondan dolayı iktidara getirmiştir.

6. Halk böylece siyasi ve ekonomik istikrarın önemini, gerekliliğini vurgulamıştır; istikrarın devamını sağlamıştır. Türkiye’deki güven ve istikrar modernleşmenin tamamlanması ve bölge-dünya barışı açısından da gerçekten çok önem taşımaktadır.

7. Halk statükocu, eski alışkanlıklarını ve söylemlerini sürdüren partilere yüz vermemiş, değişimden, gelişme ve ilerlemeden, dünya ile bütünleşmeden yana bir tavır koymuştur. Toplum geleceğe dönük olarak karamsar tablolar çizen partiler yerine güven, iyimserlik ve pozitif bir gelecek vaat eden partilere yönelmiştir.

8. Aynı zamanda seçmen darbelere, her türlü vesayet uygulamalarına tümden karşı olduğunu da göstermiştir. Bu nedenle siyasi yönden bilinçlenen bireyler demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işletilmesini istemektedirler.

9. Bu seçimler açısından sorun olan ve parlamenter sistem bakımından bir zafiyet teşkil eden en önemli nokta şudur: Parlamentoda iktidar partisinin karşısında hükümet kuracak bir yedek politik gücün, partinin bulunmaması, böyle bir siyasi alternatifin yaratılamamış olmasıdır. Parlamenter yapı içinde mutlaka iktidara alternatif olan bir siyasi güç merkezinin de bulunması gerekir. Mecliste yasama ve icra gücünün âdeta tek partide toplanması gelecekteki siyasi hareketler açısından olumsuz bir durumdur. Şu anda iktidara gelen partiyi “muhafazakâr” ve bir “merkez” partisi olarak kabul edersek, bu partinin karşıtı olan ana muhalefet partisinin herhangi bir durumda iktidar olma şansı, gücü bulunmamaktadır. Hatta parlamentoda iktidara karşı bir koalisyon oluşturma ihtimali bile yoktur. Bu, ülke siyaseti için iyi bir durum değildir. İktidar partisinin yukarıda bahsettiğimiz ideolojik ve politik özelliğinin karşısındaki ana muhalefet partisinin (CHP) doğal olarak geleneksel bir ifade ile söylersek “sol” bir partinin bulunması gerekir. Ne yazık ki çok çeşitli nedenler ve yanlışlar yüzünden Türkiye’de sol kendi kendini bitirmiştir. Sol maalesef halkla, temsil ettiği sosyal sınıf ve tabakalarla bir türlü sağlıklı ilişkiler kuramamış, İletişim Devrimi’nin getirdiği değişiklikleri kavrayamamış, ömrü tamamlanmış geleneksel söylemleri sürdürmüş, dünyadaki değişmeleri doğru biçimde okuyamamış, böylece hem çağdaş demokratik gelişmelerin hem de Türkiye’deki değişmelerin dışına düşmüştür. Dolayısıyla seçmenin güvenini de kazanamamış, kendinden beklenen yaratıcılığı, evrimi, gerçekçiliği gösterememiştir. Hâlbuki göstermesi ve iktidara alternatif siyasi bir güç hâlinde parlamentoda yerini alması gerekirdi. Bize göre şu anda Türk demokrasisinin en önemli problemlerinden biri budur. Türkiye’de muhalefet rejimin sağlıklı işlemesi ve ülke menfaatleri bakımından burnunun doğrultusuna bir inatla yürümeyi bırakarak çok geniş bir özeleştiri yapmak, toplumsal ve evrensel değişmeleri dikkate alarak kendini yenilemek ve gerçekçi politikalarla halkın karşısına çıkmak zorundadır. Tek kanatlı bir parlamento hem güncel düzenlemeler hem de gelecek için kaygı verici bir durum yaratmaktadır. Parlamentoda muhafazakâr-liberal kanadın (hadi buna sağ diyelim) karşısında muhalif olanların çoğunun oyunu alan alternatif politikalar geliştiren, seçmene güven veren, tutarlı bir (hadi buna da sol diyelim) muhalefet partisinin bulunması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Parlamentoda sanki tek parti yönetimi varmış gibi bir görüntünün olması hem güncel hem de gelecekteki siyasi gelişmeler açısından hiç de iyi değildir.

10. Bu seçimler yeni bir anayasanın yapılmasının gerekliliğini gündeme getirmekle birlikte, uzun zamandır Türkiye’yi çok derinden etkileyen, içimizi acıtan Kürt sorununun mutlaka çözülmesinin şart olduğunu da ortaya koymuştur. Uzun süren bir gerilim ve şiddet ortamından sonra, siyasi ve sosyal şartların uygunluğu, tarafların kazandığı tecrübe ve olgunluk hesaba katıldığında, artık bu sorunun konuşma, diyalog ve uzlaşma ile çözülebileceğini vurgulamak istiyoruz. Bu sorunu “akil adamlar” diye niteleyebileceğimiz uzlaşmacı Türk ve Kürt aydınları tartışarak, müzakere ederek çözüm noktasına getirip politikacıların önüne koyabilirler. Bu tartışmalar çok uzun sürebilir; sürsün. Bu, silahlı çatışmadan bin kat iyidir. Burada günlük politik söylemlerden, taktiklerden, önyargılardan sakınmak, uzmanlardan da yararlanmak, çatışma çözüm tekniklerini kullanmak ve görüşmeleri pragmatik bir felsefe çerçevesinde yürütmek gereği vardır. Olaya gerçekçi yaklaşılırsa problem üniter yapı korunarak, anlaşıp uzlaşarak çözülebilir. Aksi durum hem Türklere hem de Kürtlere çok acı getirir ve dünyada az görülen toplumsal bir trajedi yaşanır. Bu tarz bir çözüm her kesime kazanç ve mutluluk sağlar.

Yorumlar 0
Şu anda yorum yok. İlk yorumu yapan sen ol.